” Türkiye; bugün, yarın değil, her gün enkaz altında’‘
Her gün güvenle uyuduğunu sandığın evinde yine bir gün uyurken birden binaların sarsıntı ve yıkım sesiyle uyanıyorsun ve o uyku gerçeğe uyanış oluyor.
Ne gerçeği diyor olabilirsiniz, görmek istenmeyenlerin gerçeği, Türkiye’nin gerçeği. Yaşanması çok zor iken anlatması da kolay olmuyor, zorlanıyorum ilk defa bir yazımda, boğazıma düğümleniyor kelimeler…
Ki izlediğim, okuduğum ve bunların sonucunda empati duygusuyla hissettiklerim sonucu zorlanıyorum yazmaya. Evet uyuduk hep, uyutulduk o güvenli sandığımız evlerde ama gerçeğe uyanış bu kadar acı olmamalıydı,dünyaya geleli birkaç ay olmuş bebek bunun bedelini ödememeliydi, annesini babasını tanımadan dünyanın adaletsizliğiyle acımasızlığıyla karşılaşmamalıydı…
Deprem; her ülke için doğal afet olsa da yaşadığımız ülke kaynaklı, sonuçları hayatla ödenmemeliydi. Ve yine sonucunda insanlık adına daha kötü senaryolar yaşanmasaydı, fırsatçılar bu durumu kullanmasaydı mesela, insanların fiziksel ve psikolojik olarak hayat savaşı verdikleri bir konu üzerinden yardım etmek isteyenlerin iyi niyeti kullanılarak, manevi duyguların maddiyata insanların hırs duyguları yüzünden dönüşmesi insanlık ayıbıdır.
Bu hayati savaş sürerken, ağır tahribatlar varken, insanlar sadece bir binanın enkazında değil önce canlarını sonra cananlarını kurtarmaya çalışırken ve geride onlar için korkan, üzülen bir topluluk varken, bir de marketleri yağmalayan hırsızlık suçuna insanlık suçunu da ekleyen yürek ve beyin yerlerinin taş ile kaplı olduğunu düşündüğüm bir kesim var…
Ateş düştüğü yeri yakar elbet ama az evvel söylediğim gibi taşıdığınız taştan bir kalp değilse ateş her yeri yakar. İnsanlar acılara yanarken, bir de yaptıklarının karşılığı bir kelime var mı? Yazarım ama ben bilmiyorum. İyi ki de bilmiyorum. Yüreğimin taşıyamayacağı ağırlıkta bir kelime olurdu çünkü…
İnsanların telefon şarjları, ömürlerine eşitken bir uygulama üzerinden geleceğin emanetçisi genç BEYİNLER hangi akla hizmet bilmiyorum insanları kandırıyorlar ve bununla eğlenebiliyorlar. Sözün bittiği çok yer var…
Acı ne çok şey var; insanların ya donarak ya da enkaz altında kalıp ölüme terkedilecek bedenleri gibi…
Şimdi aranızda vardır belki afad kurtarıyor ya diyenler, evet canla başla kurtarıyorlar fakat afad bir açıklamada bulunuyor: ” Ulaşamadığımız yer yok” diye, bu yüzden mi Haluk Levent hala yardım tweet’i paylaşan enkaz altında soğukta, aç-susuz, yaralı, bekleyen toplam sayıyı şehir şehir paylaşıyor.
Kim olduğu farketmeksizin acıya çare olmayan insanlar, neden insanların kanayan yarasına tuz basıyor?
Profesör Dr. Naci Görür, şu an acısını hissettiğimiz şehirler adına, daha önce net bir açıklama yapmış olduğunda dikkate alınmış olsaydı, şu an acının sonucu bu kadar ağır olmazdı.
Enkaz altındakiler, kaç saat daha dayanabilir soruyorum size?
Evet size soruyorum çünkü o insanlar devletin değil, milletin yardımıyla dayanmaya çalışıyorlar. Yaşamımıza canımıza, ailemize, insanlığa kıymet vermeyenlerin cezası olmayacak mı?
Bu yıkım bir doğal afet değil, müteahhitler ve bunu denetleyenler eliyle gerçekleştirilen bir yıkım. Umarım altında çok daha fazla insan kalmaz..