Yaşayabildiğimiz sadece bir tane hayat varken; ne çok hikaye sığdırmak, ne çok işle uğraşmak, ne çok başarı elde etmek istiyoruz öyle değil mi? Sürekli daha fazlasını istiyor, asla yetinmiyor hep bir yenisini katmak istiyoruz hayatlarımıza. Yeni bir iş deneyimi, yeni bir sertifika, yeni bir eğitim, yeni bir şehir, yeni bir insan, yeni bir yer, yeni bir duygu, yeni bir düşünce hatta yeni bir ben..
Hep dönüşüyoruz. Dünyada en dinamik şey ne deseler insan derdim galiba. Ne kadar insan tanırsan tanı asla artık insanları tanıyorum diyemezsin. Hayatı herkes farklı bir alanda tanır; kimi iş hayatında, kimi özel hayatında kimi sosyal hayatta kimi kendi dünyasında anlamlandırmaya çalışır.
Düşünüyorum da hayatı nasıl yaşamak istediğimizi belirleyen unsurlar bize mi ait? Yoksa alışılagelmişliğin mi süregelmesi bu unsurlar? Senin yaşadığın hayatın yapı taşlarını temelini ya da inşaasını oluşturan ailen mi, fiziki ya da sosyal çevren mi, örnek aldığın hikayeler mi bunu bir düşün.
Hayat bir savaş alanı değil mi sizce de? Hep savaşmıyor muyuz: Yaşam mücadelesiyle, kişilerle, yaşadığımız ya da yaşayamadığımız olaylar için? Hayatın ritmine sürekli uyum sağlamaya çalışıyoruz. Hayat geçip giderken, kaybolmadan varlığımızı sürdürmeye uğraşıyoruz.
İyi kalmayı seçenler; tüm umutsuzluklara rağmen kötülükleri bilerek ama hep iyiyi bulup yaşayacağını hayal ederek devam ediyor yoluna. İyi kalmayı seçmeyenler ise, işin kolayına ulaşma çabasında beklemek ya da mücadele etmek değil amaçları, sadece istediklerini almak için kural tanımadan savaşıyorlar. Hikayenin giriş gelişme kısmını kişi seçse de sonuç kısmını tercihlerin neticesinde hayat belirliyor. Çünkü hangi tarafta ne ile nasıl ya da ne kadar savaşırsan savaş, hayat ektiğini biçtiğin bir yer, er ya da geç…
Bu yüzden kendini ve hayatı bilmek için önce tanıman gerek, sonra ne beklediğini bilerek yaşam yolunda ilerlersin, elbet varırsın varmak istediğin yere ya da en kötü ihtimalle birkaç durak yakınına. Zaten hayat bir varış noktası değil, varmak istediğin yolda durmadan yürümektir. Ve yürüdüğün yol senin yolun; bu yol sana dair izler taşımalı, seçimlerin sen kokmalı, yolculuğun boyunca yolun senin ışığınla dolup aydınlanmalı!