Duygularımız olmasaydı, hiçbir şey hissedemez ve hiçbir şey öğrenemezdik. Sizce de duygular öğretici değil midir? Mesela bir kitabı okurken, bir filmi izlerken, bir enstrüman çalarken bir kişiyi ya da bir yeri tanırken hatta yaşarken işte, hiç duygusuz olur mu hayat?
Anlamak için, tanımak için, bilmek için ve hissetmek için duygu gerek. Hayatta ne çok şeyi anlar, ne çok şeyi öğreniriz. Yaşamın her anının içinde saklıdır duygular; saklıyken merak duygusu harekete geçer. Ortaya çıktığında ise, yeni bir duyguyla tanışırız. Belki severiz o duyguyu, belki o duygudan saklanırız belki de o yeniden saklansın isteriz. Acı da bir duygudur, üzüntü de. Bilmek bazen acıtır, kırar. O da başka bir duyguyu doğurur ama sonra… Kimi zaman pişmanlık, kimi zaman endişe, kimi zaman şaşkınlık. Hep yeniler kendini duygular, tıpkı hayat gibi. Uyandığın her gün yenidir, sen aynı zannedersin dün ile yarın gibi bugün de bu yüzden ikisinin arasına sıkışmış dersin. Oysa hiçbir an birbirinin aynısı olamaz. Bu dejavu bile olsa içinde bulunduğumuz an da hissettiklerimiz elbet farklıdır. Bazı hisler ya da duygular çok güçlüdür, bazıları ise güçsüzdür hayatımızda çok yer edinemez pek tutunmayı başaramazlar. Hem vardır hem de bir o kadar yoktur. Halbuki güçlü duygular öyle midir? Kovsanız bile gitmez, bir ucu düşünceye bağlıdır o düşüncelerin…
Duygu ve düşüncenin doğuşu, aslında hayatın varoluşu! Bir bakmışsınız varlığınız, duygu ve düşüncelerin birleştiği noktada başlamış. Varlığınızı etkileyecek kadar güçlü ve etkili olan bu duygu ve düşünceler öyle bir ahenk oluşturmuş ki, algınız ve gerçeğiniz ortaya çıkıvermiş. Duyguydu saklanan gizlenen bizle köşe kapmaca oynayan, oyuna, düşünce atıverdi kendisini öylece orta yere ve gerçeğimizle karşılaştık ansızın. Velhasıl yine öğrendik kendi kendimize, kendi içimizde, ruhumuzun derinlerine inerek.
Duygusal gücün, düşüncesel gücü dansa kaldırması belki de var olma sancısı. Varlığını sürdürmek için farkındalığa ihtiyaç olacak. Yaşamayı öğrendiğini düşününce, kendini, yaşamını ve dünyayı sorgulayacaksın. Çoğu şey sıradan gelecek sana, yaşamın özünü öğrenmeye çalışacaksın. Bu sarmal yapıda duyguya geri dönüyoruz, mutluluğu arayacaksın. Ama anlayacaksın ki mutluluğun bir formu ya da bir formülü yok. Sanıldığı gibi karışık da değil aslında. Mutluluk, bir yerde, ya da birinde değil. Mutluluk senin içinde saklı, tıpkı yazımın başında söylediğim gibi bir gün ortaya çıkacak ve hayatına tutunmasına izin verirsen daima seninle kalacak. Sen yeter ki mutluluğu küstürüp hayatından gitmesine izin verme ya da mutluluğa olan inancını yitirme olur mu? Çünkü mutluluk sana iyi gelecek.