1. Ayna görevi gördüğünüzü unutmayın.
Anne- babalar odaklarına çocuklarını aldıklarından bir süre sonra kendilerini ihmal ederler. Kendilerine harcadıkları zamanları bencillik olarak görüp suçluluk duygusu yaşayabilirler. Uçak seferlerinde yapılan uyarı gibi oksijen maskenizi önce kendinize, sonra çocuğunuza takın. Çünkü siz nefessiz kalırsanız çocuğunuza da yardımcı olamazsınız. Yani mutlu olmayı bilen ebeveynin çocuğu da yarınlara umutlu olup bugününde de mutlu olur. Depresif semptomlar gösteren ailelerin çocuklarında da daha fazla davranış bozuklukları görülecektir.
2. Çocuğunuzun idolü olmaya çalışın
Çocukların taklit ederek öğrendiklerini unutmayın.
Anne-babasını evde kitap okurken, ders çalışırken, göremeyen çocuğa
“ Git odana ders çalış” gibi komut vererek buna mecbursun istemeyerek de olsa çalışacaksın hissini çocuğunuza hissettirerek eğitimden soğutmuş olacaksınız.
Fakat siz elinize bir kitap alıp kitapta geçen keyif aldığınız cümleleri onunla paylaşırsanız öğrenmeye ve bilgiyi paylaşmaya açık bir çocuk olacaktır.
Bu noktada olumlu algı oluşturabilmek oldukça önemlidir.
3. Koşulsuz kabullenin
Ebeveynler çocuklarına koşullu kabulü farkında varmadan yaşatırlar.
Örneğin; ”Aferin, her zaman böyle yüksek notlar al” diyen bir ebeveyn, aslında
“böyle iyi notlar alırsan sana övgü dolu konuşuruz” mesajını da vermektedir. Dolayısıyla “senin kötü not alman bizi mutsuz eder ve sana ona göre cümleler kurarız” mesajı anlaşılabilir. Halbuki çocuğun alması gereken mesaj, “seni her halinle kabul ediyoruz” olmalıdır.
4. Birlikte vakit geçirin
Aynı ortamda olup paylaşımda bulunularak geçirilen zamandan bahsediyorum,
yoksa aynı yerde yan yana olup da herkesin kendi halinde olduğu bir zaman diliminden değil. Yani birebir gerçekleşen bir iletişim olmalı.
5. Mükemmelliyetçi olmayın
Her şeyde eyleminize hatta düşüncenize karşı çıkıp, her işin muntazam yapılmasını bekleyen, tatminsiz mükemmeliyetçi ebeveynler çocuklarında yetersizlik duygusu oluştururlar. Bu tip aileler genelde, sınavdan 95 puan alan çocuğuna neden 100 alamadığını, 100 alan çocuğuna kaç kişinin 100 aldığını ya da alması gerektiği puanın zaten bu olduğunu söylerler. Ailenin bu beklentisi çocuğun kapasitesini etkileyecek olup, eşlik eden kaygıyla birlikte yapabileceği iyiyi de yapamayacak hale getirecektir.
6. Başkalarıyla kıyaslamayın
Devamlı olarak başkalarıyla kıyaslanan çocuk kendini hep başkalarının gözünden görmeye alışacak ve öz değerini kaybedecektir. Başkalarının onun görmek istediği gibi olmaya çaba sarf edecektir. Bu şekilde kişi, kişiliğinden uzaklaşıp başkalarına bağımlı hale gelir. Burada unutulan şey de her insan tektir ve farklılıklarıyla güzeldir.
7. Duygusal zekasına odaklanın
Duygusal zeka dediğim, duygusal farkındalık düzeyimiz ve duygularla başa çıkabilme kabiliyetimizdir. Çocuklarınıza hayatın iniş ve çıkışlarıyla başa çıkabilme stratejilerini öğretmelisiniz. Çocuklarınızın korku, öfke, üzüntü gibi olumsuz duygularını ifade etmelerine karşı koymayın ve çocuklarınızın olumsuz duygularını görmezden gelmeyin. Duygusal anlarında yanında bulunup onlara önemli hayat dersleri verebilir ve bu sayede onlarla daha yakından iletişim kurabilirsiniz.
8. Gösterdiği emeğe saygı duyun
Bazen sonuç odaklı düşünmek bize bir şey katmayabilir. Çalışma sürecindeki çabanın ve azmin takdir edilmesi çocuğun mücadele gücünü geliştirip içsel motivasyonunu artıracaktır. Bu sayede sonuç istenildiği gibi olmasa bile çocuk pes etmeyecek tekrar harekete geçme gücünü kendinde bulacaktır.
9. Anne-baba tutumlarınıza dikkat edin
Ebeveyn olarak ona karşı tutumunuz, unutmayın ki onun kişiliğini ve davranışlarını etkileyecek. Çocuğunuzla diyaloğunuzda korku kültürü içermeyen, sorumluluk ve destek veren, seçme ve söz hakkı tanınan, saygı duyulan demokratik bir tutum içinde yetiştirmeye gayret etmelisiniz.
10. Çocuklarınıza güvenmeyi bilin
Çocuğunuzun her hal ve davranışından bir anlam çıkarmamanız gerek.
Örneğin onu denetlemek ona saygı duymamak demektir. Oysaki Çocuğunuza güven duyduğunuzda onun sorumluluğunu ve kişiliğini geliştirmiş olursunuz.