Önce Geçim Sonra Seçim

Yaşamımızın devamı için, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak bir mecburiyet öyle değil mi?
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamağı olan, fizyolojik ihtiyaçların dahi Türkiye şartlarında karşılanmasında zorluk çekilmesi ve bu durumun günden güne kötüye gidişatı elbette Türk milleti için çok üzücü ve düşündürücü bir hal aldı.
1943 yılında Amerikalı psikoloğun, insan psikolojisini ortaya koyduğu teorisi olduğunu kendimize hatırlatınca yıl 2022 ve gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin daha ilk basamağı tamamlayamamış olmasının sorumluları yaşam standartlarımızı belirleyenler değil mi?
Yaşam standartlarımızı belirleyen unsurlar arasında eğitim ve meslek durumumuzun sayılabildiği zamanlarda, eşitsizlikler hep olmakla birlikte kazanç ve alım gücü orantısızlığının arasındaki uçurum hiç bu kadar uçsuz bucaksız yükseklikte olmamıştı. Ülkede yükseliş gösteren tek şeyin fiyatlar olması ve bunun maaşlarımız dip seviyedeyken yapılması, bizimle dalga geçilmesinden başka ne olabilir? Yıllardır el sallayacağımız kamerayı bir türlü göremediğimiz bir şaka gibi ama geleceğimizden endişe ettiğimiz çok acı bir gerçek var ortada.
Yarınları düşünmeyi bırakın, bugünümüzü düşünmekten yaşayamıyoruz. Hangimiz fiyat karşılaştırması yapmadan, indirim kovalamadan yaşayabiliyor? Her yeni güne artık alarm sesiyle değil zam ile uyanıyoruz!
Siz yastığa başınızı koyup borçlarınızı düşünürken, hesap yaparken, fırsatçılar gözünüzü kapattığınız an zam üstüne zam yapıyor. Birkaç kişi sesini çıkarınca, küçük bir topluluk isyan bayrağını çekince o gün koyulacak zam miktarı bir sonraki zamma ekleniyor bir önce ki gün koyulmuş zamdan minik bir oran eksiltiliyor ve düşünemeyen insanlar birkaç günlüğüne indirim geldiğine kendini inandırarak seviniyor. Artık Türkiye’de hayal kurmak hayal oldu, hedeflerimizi gerçekleştirmek için kendimizi yıpratıyoruz. Yıprandıktan sonra karşılığını göremiyoruz, ekonomiye canı hiçbir şekilde veremiyoruz. Canımızın istediğini yapmak gibi bir lüksümüz zaten yok, yaşamaya çalışıyoruz işte, umarım başarırız.
Çünkü artık büyük hedeflerimiz de yok. İster yirmili, ister yetmişli yaşlarda olun fark etmez derdimiz önce geçim sonra seçim!
Babaannem gençliğindeki alım gücünü anlattığında anlıyorum ülkenin gerilemekte geliştiğini…
Temel gıda malzemelerinin 100 kiloluk harar çuvallarında ya da kasa kasa alındığını, şimdilerde bırakın kiloyu tane ile alır hale geldik. Trajikomik bir ülkeyiz doğrusu!
Kuyumcuda tarttırır gibi tarttırmamıza en çok da babaannem gülüyordur herhalde alım gücünün geldiği hale…

Hiç bilmediğimiz ve ne yazık ki eskide kalmış bir zamana gitsek, mevcut durumumuzdan katbekat iyi bir durumda olacağımız kesin gibi gözüküyor. Keşke bu duruma gelmeseydik; sonra ki nesillere anlatacağımız ülkenin makus kaderi olmasaydı.
”Unutmayın her kader bir seçimdir”







Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir